31 Ekim 2014 Cuma

iPhone 6 Plus ile İki Hafta

Üç yıllık bir bekleyişten sonra geniş ekran iPhone beklentimin sonucunu ve 4.7” ekranı yetersiz bulup neden ve nasıl 6 Plus’a geçtiğimi burada izah etmeye çalışmış idim…

Şimdiyse yine teknik detaylara, Geekbench, Benchmark vb. test verilerine dalmadan sabah 7.00’dan gece 23.00’a kadar telefonunu pek elinden düşürmeyen son kullanıcı olarak edindiğim izlenimleri, İOS-Android, Apple-Samsung yada 6-6 Plus ikilemini yaşayanlar için paylaşayım arzusundayım.


BOYUTLAR
Öncelikle daha öncede üzerinde tartışıldığı üzere evvela ilk bölümde telefonun büyüklüğünden bahsetmek istiyorum;
3.7, 4 veya 4.2” gibi ekranlara alışanlar için (ki bahsolduğu üzere bendeniz üç yıl 4s kullandım) 5.5” gibi bir telefonu kullanmak pek tabii ki alışma süreci gerektiriyor. Zira iPhone çizgisini koruma adına daraltılmayan çerçeveler telefonu olması gerektiğinden ben diyeyim iri yarı siz diyin çam yarması gibi bir hale getiriyor. Ancak telefonun inceltilmesi ve kenarlara verilen kavis elde tutuş konusunda imdadınıza yetişiyor. 
Zaman içerisinde o ilk elinize aldığınızda dudaklarınızdan kimilerinde usulca, kimilerinde gürleyerek çıkan “ooo haaa” sözcüğü tekrarlanmaz oluyor. Çünkü alışıyorsunuz.
Evet alışıyorsunuz.
Bakın Türk Dil Kurumu “alışmak” sözcüğünü nasıl tanımlıyor;
  “Yadırgamaz duruma gelmek"
Yani elinizde tuttuğunuz son teknolojinin ebatlarını artık yadırgamıyorsunuz.

Bu kadar geyiğe ne gerek var dediğinizi duyar gibiyim. Anlatmak istediğim şu, hassas dengeler üzerine kurulu psikolojinizin yada isterseniz beyniniz olsun, algılarınız üzerinde etkisini gösteriyor ve ilk başlarda gözünüze devasa görünen cihaz zaman içerisinde normal boyutlarda bir telefon gibi algılamanıza neden oluyor. Hatta bir zamanlar gözde telefonlarınızdan saydığınız, “evet abi yaa, telefon dediğin bu boyutta olur” dediğiniz iPhone 5’in ne kadar küçük olduğu izlenimine kapılıyorsunuz. 
Özellikle iki elinizi kullanabildiğiniz durumlarda 6 Plus müthiş keyifli bir telefon. Ama ola ki bir elinizde pazar çantası, BİM poşeti veya köpeğinizin tasması varsa 6 Plus’ı cebinizden çıkarıp görüşme yapmanız, internette gezinmeniz, mesaj yazmanız bir eziyete dönüşecektir. O “Home” tuşuna iki defa tıklayıp ekranı yarıya indirme espirisi var ya, hani tanıtımda öve öve bitiremediydiler. İşte o özellik de hiç bir halta yaramayacaktır, benden söylemesi. Zira iPhone klasiği olan fiziksel home tuşunun alt ortada bulunan yerine parmağınızla ulaşmanız zahmetli olacaktır. O tuşa ulaşmak için avuç içinde tuttuğunuz cihazı avuç içinizden kaydırıp serçe parmağınızın üstüne yüklemeniz gerekecek ki bu durumda telefonu hiç de sağlam şekilde tutmuyor olacaksınız. 2649 ile 3249 lira arasında değere sahip bir telefonu kimsenin bir kerecik bile olsa yere düşürmek isteyeceğini zannetmem.  


Yeri gelmişken bahsetmek istediğim bir hususta tuş kilidinin konumuyla ilgili.. Telefonu nasıl tutarsanız tutun sonuçta tuş kilidinin şu anki konumuna erişebildiğiniz rahatlıkla, eskiden var olduğu yere de ulaşabiliyorsunuz. Bu değişiklik gerekli miydi diye düşünmüyor değilim hani.


TASARIM
Telefonun tasarımı konusunda tek söyleyebileceğim Apple hala iPhone 4/4s çizgisini tutturamadı. Evet 4/4s’in aşırı köşeli tasarımı önceki modellere göre elde tutmayı zorlaştırıyordu ama gayet güzel oranlara sahip bu telefon cam ve çeliğin mükemmel uyumunu sergiliyordu. 

Bu telefonda gösterilen yuvarlatılmış hatlar yerine yine aynı çizgide devam edilmesi gerektiği inancındayım. Ya da en azından aşağıdaki konsept fotoğraflarındaki gibi bir tasarım dili hem eskisine oranla farklılığı temsil edecekti hem de arkadaki farklı renk bantlar 5/5s'in albenili görüntüsünü devam ettirecekti. Belki böylece farklılığı ile size zevk veren telefonunuz HTC One serisine benzemeyecekti.





PİL 
Samsung'un saçma sapan reklamlarıyla aklınca alaya almaya çalıştığı iPhoneların pil ömrü, büyüyen ekranla birlikte insanlarda daha fazla beklenti yaratılmasına neden oldu. iPhone 6 ne yazıkki pil konusunda beklenen performansı sunamazken yukarıda da bahsettiğim üzere sabah 6'dan gece 11-12'ye kadar telefonu elinden düşürmeyen biri için bile 6 Plus son derece yeterli bir performans sunuyor. Aşağıda şuan itibariyle pilin durumu gösterilmiştir.


1 saat 13 dakikalık artı bekleme ve 1 saatlik ek kullanımdan sonra pil yüzde 8 azalmış gözüküyor.


PERFORMANS
Apple'ın yazılımla donanımı nasıl birbiriyle uyumlu çalıştırmayı başardığını bu nedenle de çok yüksek donanım özelliklerine, bilmem kaç cigabayt reme, kaç cigaherz işlemciye ihtiyaç duymadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Evet ama artık Apple'ın klasikleşen 1 gb RAM'i bu cihazda yeterli olmuyor. Kuvvetle muhtemel ki 6s diyeceği bir sonraki Plus serisinde Apple pislik yapacak ve yeni cihaza 2 gb RAM koyacaktır. He 1 gb RAM bu cihaza yetmiyor mu, yetiyor tabii ki, ancak bu tarz bir cihazın sikleti 1gb olmamalıydı.İnternette Safariyle dolaşırken, Facebook'a kısa süreli arayla giriş yaptığınızda sayfaların her seferinde yeniden yüklenmeye çalışması bir süre sonra can sıkıcı oluyor. Bir de bu telefonda da dikkatimi çeken bir sorun var ki beni inatla gıcık etmeye devam ediyor. 
Kilit ekranda cevapsız arama görüp yine kilit ekran üzerinden arama yapmaya çalıştığımda bazen cihazın beyni bulanabikiyor ki 4s'de de, kısa süreli de olsa kullandığım 5-5c modellerinde de buna rastlamıştım. Hala devam ediyor olması ilginç.


KULLANIM
Evinde iPad, iPhone ve Macbook olan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki 6 Plus elinize geçtiği andan itibaren tabletinizi daha seyrek elinize alacak, bilgisayarınızı ise sadece gerekli zamanlarda kullanmaya başlayacaksınız. Zira ne tablet ne PC hiç bir zaman telefonun yerini alamayacak, çünkü hiç biri telefon kadar sizinle içli dışlı olamayacaktır. Akıllı telefonunuz her daim sizinledir. Bankacılık işlemlerinden, doktorda muayene sırasını beklerken yaptığınız safari gezinmelerine, haber takibinden elektrik kesintilerinde el feneri desteğine kadar hiç bir cihaz, telefon kadar komplike bir yapıya sahip olamayacaktır. İşte bu nedenle 6 Plus'ın her daim yanımda olması benim için bir güven unsuru. O varsa, telefon şebekesinin çektiği, internetin bulunduğu her yerde işlerimi en rahat en verimli şekilde halledebileceğime eminim. 

Handoff özelliğinin de gelişiyle beraber bu yazıda da kullandığım haliyle 6 Plus'un geniş ekranında yazmaya başladığım yazıları (ki bu konuda geniş ekran çok büyük bir rahatlık) tabletten veya bilgisayardan devam ettirebiliyorum. Aynı geniş ekranın gazete, dergi okumalarında, video izlemeleri esnasında da keyif verdiğini benden evvel defalarca  söyleyen oldu kuşkusuz.

Ancak benim asıl takıldığım husus şu ki;
Bilmediği sulara yelken açan Apple 5.5" gibi devasa ekranlı bir model çıkartırken sanki hazırlıksız yakalanmış gibi bir görüntü sunuyor. 4.7"lik 6 ile 5.5"lik 6 Plus arasında ekranın dönmesi dışında hiç bir kullanım farkı bulunmuyor. Ben Apple'ın 6 Plus için farklı bir kullanım tarzına uygun uygulamalar, özellikler geliştirmesini beklerdim. Bu haliyle Plus 6'nın sadece daha büyük ekranlısı olarak kalmış ve bana kalırsa da büyük ekranına rağmen gudük kalmış.

Dik ekran kullanımında (özellikle iki elinizi kullanabiliyorsanız) 6 Plus'da yazı yazmak son derece kolay ve zevkli. Ancak kazara ekranı yan çevirdiğinizde ortaya çıkan klavyeyi yüzde yüz eminimki Steve Jobs görseydi baş tasarımcı Sir Jonathon Ive'ın suratına terliğiyle iki tane kaptırırdı. Ben bu kadar ergonomiden uzak, bu kadar kullanışsız bir klavyenin böylesine geniş bir ekranda nasıl olup da kendisine yer bulduğunu çözebilmiş değilim.



Home tuşuna çift tıkladığınızda karşınıza çıkan multitasking ekranında üst tarafa kondurulan son aranan kişilerin gösterildiği bölümün gereksizliğine değinsem mi bilemedim. O özelliği oraya koyarken akıllarından ne geçiyordu bilemiyorum. Ama hala inatla arka planda çalışan uygulamaların tümünü kapamaya yarayan bir buton konulmamasındaki mantığı çözebilmiş de değilim. Bazen oluyor 40-50 uygulamayı bu ekranda tek tek kapamak can sıkıcı olabiliyor zira.


İki haftayı bir, beraber geçirdiğim 6 Plus'a duyduğum sevgi her geçen gün daha da artıyor. Dilim döndüğünce aklım erdiğince izlenimlerini sizlerle paylaşmak istedim. Umarım bir nebze olsun işe yarar bir yazı olur.

Sabırla okuyan herkese selamlarımla...

18 Ekim 2014 Cumartesi

Neden iPhone 6'dan iPhone 6 Plus'a geçtim?

    Teknolojiyi yakından takip eden ve nimetlerinden sonuna kadar faydalanan "ben" gibiler için faydalı olması arzusuyla hazırlanan bu yazı, tamamen kişisel görüşlere dayandırıldığı gibi herhangi bir test verisi de barındırmamaktadır...
    Siz de benim gibi yeni çıkan bir teknoloji ürününü almadan önce test verilerinden ziyade kullanıcı görüşlerine önem veriyorsanız bi göz atın derim yazılanlara..olmadı yarısına gelmeden bırakıp gidersiniz zaten...
     O halde başlayalım ufak ufak..
     Üç yıl süren 4s maceramla birlikte beklediğim geniş ekran iPhone'a ulaşmam için pek bir sorun kalmamıştı ki; Apple iki farklı ekran büyüklüğüne sahip telefon çıkararak benim gibi "kararsız gürüh"u, onlarca inceleme yazısına, video testine boğmuş oldu...Sonuçta yıllar süren büyük ekran beklentisi (ki ben aslında 4.3" veya 4.5" ekranın daha kullanışlı olacağına inanan biriydim) içinde kahrolmuş, kah dörtlerimizi&dört eslerimizi kah da beş&beş eslerimizi bağrımıza bağrımıza basıvermiştik.
     Şimdiyse Apple en küçüğü 4.7" olmak üzere iki farklı telefon çıkarıyor Plus dediğini iPad Mini'nin gıdasız kalmışıymışcasına 5.5" yapıp heybetli ama ince bir kasanın içine yerleştiriyordu
      26 Eylülde şehir dışında olduğum için ne kadar kıvranırsam kıvranayım bulunduğum yerdeki hiç bir operatörde bu iki telefonu bulamadım. Yaşadığım şehir Samsun'a döner dönmez ki 1 Ekim'e denk geliyor olsa gerek, soluğu Pupa Mağazasında aldım. Saldım ruhumu  yeni iPhoneların arasına...
     Pek tabii 4s deneyiminden sonra 4.7"lik iPhone 6 da 6 Plus da bir telefon için bana epeyce büyük geldi. Epeyce evirip çevirip türlü tutuş şekillerinde hangisinin daha iyi bir telefon deneyimi sunacağını anlamaya çalıştım. Açıkçası 4.7" bana daha insanî boyutlarda geldi. Zira 5.5"lik iPhone'da Androidlerden farklı olarak ortadaki tek tuşa bağımlı kalmak ve tek elle ona ulaşmak epeyce zordu (elimin küçük sayılamayacak bir ortalama büyüklüğe sahip olduğunu ifade etmeliyim). Bir de işin tükürdüğünü yalama boyutu var ki onu hiç sormayın. Zira senelerce Androidlerin büyüyen ebatları ile dalga geçmiş, öğrencilerimden bu tarz telefonu olanları eleştirip terlik kadar şeyi nasıl kullandıklarını sorgulamıştım..Gün gelecek teknolojinin sopasını da yiyecektim..ve işte o gün bugündü..
     Pil performansı, Optik Görüntü Sabitleyicisinin varlığı ya da daha geniş ekran deneyimi...O an benim için önemli olan şey cihazın kullanılabilirliği ve taşınabilirliği idi..seçimim pek tabii ki 64gb'lık iPhone 6 oldu..seçenek azlığından beyaz-gri olan modeli aldım. Ancak mümkünse bu rengi tercih etmemenizi öneriyorum. Hele de benim gibi telefon dünyasında Samsung'a hoş duygular beslemiyorsanız yeni aldığınız, yere göğe sığdıramadığınız telefonunuzun milyon tane çeşidi olan sıradan bir Samsung'a benzetilmesi sizin de hiç hoşunuza gitmeyecektir.
     Zaten gelmiş geçmiş en güzel iPhone modeli ve tasarımı olarak gördüğüm 4&4s'den sonra ne 5-5c-5s ne de 6-6Plus o tasarımı geçebilecek bir nitelik sergileyemedi. Bir de beyaz renkle ön plana çıkan benzerlik sıkı bir Apple tutkunu-Samsung düşmanıysanız sizi de hayal kırıklığına uğratabilir...
     iPhone 6, ince yapısının getirdiği naiflik, anodize edilmiş aluminyumun verdiği kalite hissi ile seleflerinden çok da farklı bir his yaşatmıyor insana. Ancak üç yıllık 4s'imin pil performansının üstüne fazla bir şey koymuyor oluşu, zihnimin hala 6 Plus da takılı kalması, bir hafta boyunca kendimi gaza getirircesine deli gibi zilyon tane inceleme videosu, test yazısı vs. okumam-izlemem bir süre sonra 6 Plus'a doğru sürükledi beni...
     Biliyorum ki bir haftalık bile olsa telefon da diğer ticari metalar gibi ikinci ele düştüğünde değerinden çok şey kaybedecek. Ben de üzerine ekleme yapmayı da göze alarak (ki hanım tarafından öğrenildiğinde bu benim bir sonraki gündoğumunu göremem anlamına gelir) Antalyadan bir arkadaştaki iki haftalık 6 Plus ile telefonumu takas ettim.
      Hiç tanımadığım safi telefonla görüştüğüm birine şırrak diye telefonu yollamam benim standartlarım için epeyce çılgınca bir şeydi ama Allahtan hiç bir sorun çıkmadı.
     Kötü hava muhalefetinin doğurduğu elektrik kesintisi nedeniyle Galatasaray-Fenerbahçe derbisini izleyemediğim şu saatlerde elimde 6 Plus ile yazıyorum bu yazıyı.Ve ergenler gibi tatil gününü de fırsat bilerek telefonu elimden hiç bırakmama rağmen şarj hala bitmedi...
     Bitmedi şarjı...
     Yaklaşık 5 gün oldu..Kendisi ile hemen kaynaştık...Evet bir hayli büyük...Hele ki aynı ekran büyüklüğüne sahip LG G3 yanında bu telefon hormonun ayarını kaçıran çiftçinin elinden çıkmış hıyar gibi duruyor..Evet derste telefon çalınca öğrencilerin karşısında bu terlik kadar aleti cebimden çıkarmak zorunda kaldım, tükürdüğümü yaladım...ama ellerimin büyük olmasının da avantajı ile ben bu telefonun kullanımından bir hayli memnun kaldım...Kulağıma götürüp telefon niyetine kullanmadığım zamanlar dışında kullanımı bana oldukça zevkli geliyor..sahip olduğu artı özellikler bu telefonun boyutlarından doğan olumsuzluklarını bence kapatıyor...benim gibi kitap dergi gazete hastaları için, yanında tablet taşımaya üşenenler için hoş bir deneyim sunuyor...Eğer Apple telefonlardan birini 4.5" diğerini de 5" yapsaydı belki daha ses getirebilirdi. Ancak bu haliyle de büyük ekranda IOS deneyimi yaşamak (oysa elinizden öper 6 yaşındaki kızımla ortak kullandığımız iPad Airimiz de var ayıptır söylemesi) cidden çok güzel...
     Bu nedenle parçanın ana fikrini gizlediğim sonuç bölümüne ulaştığım şu satırlarda, 6'dan 6 Plus'a dönen biri olarak kesinlikle pişman olmadığımı söylemeliyim..
     Ama alırsanız muhakkak 64 gb'lıktan aşağı almayın bu bir...
     Mümkün olduğunca beyaz-griden uzak durun bu iki...
     Yazının kıyısından köşesinden iki lokma alanlara teşekkür ediyor, dibine kadar okuyanlara da şükranlarımı sunuyorum :))
Kerem GÜREL
Samsun