Apple..
Steve Jobs'la efsaneleşen, pek çok analist
tarafından onun ölümü ile bocalama yaşasa da hala
dünyanın en değerli şirketi sayılan, son çeyrekteki geliri 42,1
milyar dolar, elindeki nakit miktarı 155 milyar doları bulan bir teknoloji devi...
Üzerinde en çok konuşulan,
en çok tartışılan şirketlerden biri. O denli ki artık pek çok yerde futbol,
siyaset kadar teknoloji muhabbetlerinin de döndüğünü;
"Mercedes mi BMW
mi?"
"Galatasaray mı Fener
mi" geyiklerinin yerini
"Apple mı Samsung
mu" sorularının aldığına pek çoğunuz şahit olmuşsunuzdur sanırım.
Geçtiğimiz 12 ayda tam 243
milyon adet iOS cihazı satan bu devle tanışmam 2011
yılı ekim ayına denk gelmektedir, ki bu benim gibi bir teknoloji meraklısı için
geç bir tarih olsa gerek.
(1999'da başlayan telefon
maceramın kronolojik gelişimi aşağı yukarı bu şekildeydi.)
İlk dokunmatik telefonla
tanışmam bir dönem ortalığı kasıp kavuran Nokia 5800 ile olmuştu. Sonrasında
yazılımdan, uygulama mağazasından bi haber teknoloji acemisi ben için bir
sonraki durak Samsung Wave 2 olmuştu.
Ama ya reklamlarda ya da
kimi dizilerin artizlerinde gördüğüm iPhone'lar aklımın bir köşesinde kendine
kaçak gecekondu dikmeye çoktan başlamıştı bile.
Nitekim 4s'lerin tanıtımıyla
fiyatları düşen 8gb'lık 3gs'ler ilgi alanımda ele geçirdiği alanı her geçen
günü daha da büyütüyordu ki ben planlama aşamasına geçtiğimi fark etmiş oldum.
Şuursuzca, koleksiyonunu yaptığım model otomobillerden en değerli olanını bu iş
için kurban seçmiştim çoktan.(sonrasında ne pişmanlıklar yaşadım bir
bilseniz..300 tl'ye sattığım bu modelin iki yıl sonra 1500-2000 tl gibi
satıldığını da gördüm :'( )
Ve gittim.
Gittim ve bir Turkcell
bayisinden 12 taksitle (bir kısmını modelden gelen parayla sağlamış idim)
iPhone 3gs aldım ve böylece Apple dünyasına adım attım. Aldığım gece telefonun
ilk açılış ve kurulumunda ne kadar acemi olduğumu hatırlıyorum şimdi
tebessümle...Açılışta otomatik olarak sorulan o sorular yanlış bir şeyler
yaparım korkusu ile bana ecel terleri döktürmüş, hemen çevirdiğim Turkcell
müşteri hizmetlerindeki elemanın yardımı ile ancak telefonun kurulumunu
tamamlayabilmiştim.
Ve o telefon bana ancak iki
ay dayandı. Zira, yıllardır içimde usul usul uyuyan teknoloji canavarı uyanmak
için bir Apple cihazına dokunmamı bekliyormuş meğer..
Ve ben yine gittim.
Gittim ve bu kez bir
Vodafone bayisinden 24 ay taahhütle iPhone 4s aldım. Telefonu almadan önce
günlerce cebimde sakladığım Vodafone'un 4s reklam broşürünü hala saklarım her
ne kadar köşeleri yıpranmış, buruşmuş olsada..
4s, teknolojiye bakış açımı
tümden değiştirdi..Hayatımı kolaylaştırmasının yanı sıra o güne kadar hiç bir
cihazın olmadığı kadar dahil oluverdi hayatıma...Uygulama mağazasından
beğenilen uygulamalar birer ikişer yüklendikçe ben yeni bir pratiklikle, yeni bir
eğlence anlayışı ile tanışıyordum. İlk yaptığım işlerden biri Walter Isaacson'un Jobs'un biyografisini anlattığı kitabı
bir yerlerden (?) bulup telefonuma indirmek ve okumak oldu.
O kitap ve kitapta anlatılan Jobs Apple
hayranlığıma indirilmiş bir hayranlık kırbacı idi. Steve Jobs'un takıntılı
kişiliğinde kendimden de benzerlikler buldum kimi zaman, kimi zaman da iletişim
konusundaki eksikliklerine, insanın sinir dünyasını allak bullak eden
davranışlarına gıcık oldum.
O zamanlar 3 yaşında olan kızımın bir çok
videosunu, pek çok fotoğrafını çektim 4s'le. Her an elimin altında sınıfına
göre son derece başarılı bir kamera, f.makinası oldu bana. Onun sayesinde ne
zaman büyüdüğünü fark edemediğim kızımın, ileride değeri çok daha artacak belki
binlerce fotoğrafını/videosunu çektim. Siz sırf bu nedenle bir teknolojik alete
minnet duymaz mıydınız?
Ya onun sayesinde gidermeye çalıştığım bilgi
açlığım. Cebimde 24 ciltlik bir Büyük Larousse seti taşıyordum sanki..Kimi
zaman beklediğim dişçi sırasında bana yarenlik ediyor, sörf yapıyordum. Kimi
zamanda öğrencilerimle kitaplarda neden güncel veriler kullanılmadığını
eleştiriyor, telefondan girdiğimiz internette 2012 yılı dış ticaret rakamlarını
bulabiliyorduk..Sene sonu geliyor, öğretmenler odasındaki tek bilgisayar not
girişi sırasıyla boğuşurken ben kenara çekiliyor ve iPhone'un Retina ekranının
rahatlığında usul usul giriyordum notlarımı e-okul sistemine..
Pek çoğunuzun yaptığı gibi film de yükledim,
müzik de telefonuma. Ama Apple'ın alternatiflerine göre sunduğu ekstra güvenlik
ve onun getirisi rahatlık en çok banka işlemlerinde işime yarıyordu. Benim gibi
kredi kartlarına, taksitlere boğulmuş memur takımı için ayın 15'inin ekstra
yükten başka hiçbir anlamı yoktur. Düşündüğünüz gibi alem falan yapmıyoruz o gün
yani. Zira internet bankacılığı ile artık ayın 15'inde para sanal olarak ordan
oraya EFT yapılır, havale yollanır, kartlar ödenir ve siz ya eksi bakiyeye
düşer, ortaya çıkan görüntüyü kararan bir surat ifadesi ile izler ya da elde
kalan iki haneli rakama düşmüş para için bi ara bi bankamatiği ziyaret
edersiniz. İşte bu sanal trafikte Apple için geliştirilen uygulamalar hayatımı
bir hayli kolaylaştırıyor bankaların o boğucu atmosferini daha az solumama
sebep oluyordu.
Tek başına yapılan kahvaltılarda artık haber
sitelerini gezinmek, köşe yazılarını okumak rutine dönüşmüş, gündem takibinden
büyük kolaylık sağlar hale gelmişti.
Rutin olarak yaptığım yaz tatili köy
ziyaretlerinde zar zor çeken interneti kullanıp sanal alışverişler yapıp
siparişler hazırlayabiliyordum artık..
Apple bana sadece "hayatım toplantı
uzayacak galiba, kızımı benim için öp" demeye yarayan bir cihaz vermemiş
aynı zamanda bir yaren, bir yaver de vermişti. Hayatımı kolaylaştırdığı kadar
artık "can sıkıntısı" kavramı da onun sayesinde hayatımdan yavaş
yavaş uzaklaşıyordu.
Artık sıkılmaya başladığınızı hissediyorum...
Yoksa yanılıyor muyum...
"İyi de güzel kardeşim tüm bu
saydıklarını bir Samsung'la, bir HTC ile de yapamaz mıydın?" diyorsunuz
galiba..
Mantıksal olarak evet Samsung Galaxy
S2,S3,S4,S5'ler, Galaxy Grandlar,Neolar,Alphalar, Younglar, Aceler...(ve daha
yüzlerce Samsung Galaxy serisi daha) yada HTC One X'ler,One m7'ler m8'ler hepsi
de aynı işi görmesi için üretilmiş cihazlar...
Ama bu durumda mantık tek başına işe
yaramıyor...Zira beğeniler, beklentiler, kişisel zevkler devreye giriyor...
Çünkü kaliteyi seviyorum...
Evet.
İşte Apple'ı seçmemdeki nirengi noktası bu.
Çünkü ben kaliteyi seviyorum.
Ve Apple bu piyasadaki en kaliteli firma...Bu
işi hakkıyla yapabilen tek firma.
Sunduğu ürünler fiziksel anlamda da kullanım
anlamında da size kaliteli olduğunu hissettiriyor.Çünkü o teknoloji dünyasının
Rolls Royce'u.
Jobs'la başlayan takıntılı üretim anlayışı
ufak fireler (iPhone 6 ve 6 Plus'daki kamera çıkıntısı gibi) verse bile hala
devam ediyor.
Kalite kadar önemli hatta onu destekler bir
konu daha var ki;
Tasarım.
Apple ürünlerinde hakim olan sadelik, flat
dizayn ve kullanıcı odaklı yaklaşım şuan kullandığım iPhone 6 Plus, iPad Air,
Macbook Pro ve Time Machine'de kendisini hissettiriyor.
Ve evet, Apple'ın son güncellemeler ile daha
da kuvvetlendirdiği tüm cihazları birleştirme prensibine dayalı olarak oluşturduğu
ekosisteme bırakıverdim kendimi. Rahatlığını yaşıyor, keyfini sürüyorum.
Maillerim, Kişilerim, Notlarım, Kitaplarım...
hepsi ortak sistemde ve ben birinde başladığım işi diğerinde devam ettirip
bitirebiliyorum. Ne Samsung'un ne de Microsoft'un bunu bu kadar kaliteli
şekilde sunması şuan mümkün. Bu da yukarıda saydığım (hatta eksik
saydığım) tüm maddelerle beraber Apple'ı sektörün bir numarası yapıyor.
Her ne kadar 4.7 ve 5.5 inçlik ekrana sahip
son iPhone modelleri ile Apple'ın takip edilen değil takip eden bir firma
olduğu söylense de ben Macintoshlardan iPodlara, iPhonelardan iPadlere ve hatta
Watch'a kadar tüm Apple ürünlerinin ya kendi
sınıflarını ya da sınıf standartlarını yarattığını düşünüyorum. Bu da Steve
Jobs'un bir başarısıdır muhakkak ki neden bilmem ruhuna Allah rızası için bir
Fatiha okuma arzusu doğuyor bu aklıma geldikçe.
Bu yazı Apple fan boyluğu için (Türkçeye
böyle iğrenç bir kelime de katmış oldum galiba) yazılmadı kesinlikle..Gece
yarısı Apple Store önünde kuyruğa girmeye, varını yoğunu ortaya koyup her yıl
telefon değiştirme gayretine çok da akılcı bakmıyorum açıkçası. Teknoloji
yazarı Serdar Kuzuloğlu'nun bir röportajında bahsettiği gibi ağzındaki çürüğü
yaptırmayan nice insan en son çıkan telefonu alma derdinde. İşte bu yanlış.
Çok yanlış.
Bu sektörde Apple'ın politikalarının da
ürünlerinin de hatalı kısımları olduğunu/olabileceğini biliyor ve inanıyorum.
Ama hatalarla, müşteri kazıklayarak daha fazla kar elde etme derdindeki
hissedarlarla dolu bu teknoloji dünyasında Apple diğerlerine göre ürünlerini ve
hizmetlerini daha sağlam daha kaliteli sunmayı beceriyor. Yani tüketime dayalı,
kusursuz şirket bulamayacağınız bu piyasada Apple Abdurrahman Çelebi*
oluveriyor.
*Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman
çelebi derler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder